Yağmur Kokan Düşler
Bir pencere açıldı
Seyredildi uzunca şehir.
Islanan aşıklar, yalnız yürüyen insanlar,
Yalpalayan sarhoşlar vardı dışarıda.
Gecenin bir körü, balkonda sigara içen kadınlar
Hemen aşığıda, onları seyreden aşık adamlar
Islanmış kağıtlarda, hafif silik aşk şiirleri vardı
Durmuştu sanki zaman,
Pencerede kendi ölüsüne bakarken.
Sıyırdı ışığı bir kez daha teninden
Geceye gömdü düşlerini.
Kapattı penceresini,
Vazgeçti anlamaya çalışmaktan.
Ruhunun rutubetli anılarında
Vazgeçti onun gözlerini aramaktan
Kimse duvarın arkasını merak etmiyordu
Geçebilmek için ötesine
Vazgeçti kendi ördüğü duvarlara çarpmaktan.
Yenilmişti…
Bitkindi, tükenmişti,
Zırhlarıyla savaş meydanında yapayalnız kalmıştı,
Ne için, kimin için savaştığı belli değildi,
Yağmur kokan düşleri vardı eskiden,
Artık onun değildi.
Değişiyordu renkler, geceler, gündüzler
Kadınlar, erkekler…
O ısrarla aynı kalırken.
Aynı kalmak yalnızlıktır
Yalnızdı, susmuştu.
Yağmur dindi sonra
Penceredeki ölüsü silindi
Toprağın kokusunu içine çekti
Ve şu sözler döküldü karanlığından
“Aklının alabileceğinden daha büyüktü sana olan sevgim. O yüzden kızmıyorum gidişine”…