UYAN SUZAN! (Yitirdiğimiz bütün canlara)
Gün ağırdı Suzan!
Bak, karşı ki tepeden yükseliyor güneş.
Reverans veriyor bizlere, ağırbaşlı adamlar gibi…
Çiçek açmıştır kirazlar.
Gel birlikte izleyelim cennetin yansımasını.
Hadi kalk Suzan!
Kızımız çoktan uyanmıştır.
Süt bekler annesinden.
Ağlayarak, bir şeyleri çözebileceğini düşünecek kadar küçük henüz.
Hadi Suzan, su değsin tenimize.
Dağlardan bize hediye edilmiş buz gibi suyla,
Arınalım kirlerimizden, sabahın mahmurluğundan.
Toprak su bekler, ekinler ise çapa.
Çalışmak gerek Suzan, çok çalışmak.
“Bu dünyaya gülelim eğlenelim diye geldik”
Diyen kim varsa yalan söylüyor Suzan.
Koskoca evren, bu yüzden yaratılmış olabilir mi?
Bu yaratıcıya haksızlık değil mi?
Uykucu seni!
Sabah namazından sonra yine yattın değil mi?
Çözemedik gitti senin bu uykucu hallerini.
Memleket gibi kadınsın. Sürekli geç uyanıyorsun.
Yirmi yıl birlikte mücadele ettik seninle.
Çocuklarıma, bana baktın.
Yetiştirdin hepimizi, tertemiz ettin ruhlarımızı.
Yorulmak bilmedin hiç.
Yapma etme desem de, vazgeçmedin savaşmaktan.
Zordu biliyorum ancak hiç ekmeğimiz eksik olmadı soframızdan.
Sen de eksilme ne olur.
Hep yanımda dur, yanımda kal
Işığım ol! Yolumu aydınlat.
Gecem ol! Üstümü ört kalbinle
Son gördüğüm sen ol.
Hadi kalk Suzan!
Suzan! Suzan! Suzaaaaaaaan!
6 Şubat gecesi meydana gelen depremde, Hatay’da çiftçilikle uğraşan Suzan ve üç çocuğu, o gece uyanamadı. En küçük çocuğu henüz altı aylıktı. Geriye sadece kocası kaldı. Ona da kalmak denirse tabi…
(Depremde yitirdiğimiz bütün canlara)