Üfürizma

Yayınlama: 11.02.2025
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

                  Ömrü boyunca hiç çalışmamıştı. Yazarlık, ilk mesleği olacaktı. Babası varlıklı bir aileden geliyordu. Buraya ayrı bir parantez açmak istiyorum. Varlıklı demek zengin demek değildir. Çok daha ötesidir. Zengin batabilir, iflas edebilir. Parası azalıp çoğalabilir ancak varlıklı bir aile hep varlıklıdır. Asla onlara bir şey olmaz. Paranın satın alamayacağı bütün güçler onlar da toplanmıştır.

,En iyi özel okullarda okudu. Yurtdışında eğitimine devam etti. Alınabilecek bütün kâğıtları aldı ve yurda döndü. Babası sordu. “Ne yapmayı düşünüyorsun evlat?” Hiç beklemeden yanıt verdi babasına. “Yazacağım baba. İnsanlara doğruyu, güzeli anlatacağım. Örnek olacağım onlara. Onların da mutlu olabilmesi için elimden geleni yapacağım.”

Bu düşüncenin üstüne bir şey söylemedi babası. “Nasıl istersen” deyip yoğun işlerine devam etti. İzni de alınca, bizim ki hemen işe koyuldu. Açtı son model bilgisayarını, özel getirdiği viskisinden bir kadeh doldurdu. En kaliteli gözlüğünü taktı. Yurtdışından özel olarak getirdiği purosunu yaktı. Başladı yazmaya. Yazdıkça yazdı. Anlattıkça anlattı. Birkaç ay içinde beş yüz sayfanın üzerinde yazdığını fark etti. Mutlu oldu, sevindi. Doğru yoldaydı. Bir yayıneviyle anlaşmak yerine kendisi bir yayınevi açmaya karar verdi. Bir hafta içinde kendi yayınevini kurdu. Artık her şey hazırdı. Kitap basıldı ve gönderilmesi gereken her yere gönderildi. Görkemli bir tanıtım toplantısı düzenledi. Ünlü olan, zengin olan, sanatçı olan herkes bu toplantıya katıldı. İstisnasız herkes okumuştu kitabını. (Yalan söylüyorlardı.) Öve öve bitirmediler bizimkini. Yeteri kadar övüldükten sonra gece bitti. Mutlu ve huzurlu bir şekilde yatağına girdi.

Aradan bir ay geçti. Ne alan vardı kitabını, ne de okuyan. Aradan iki ay geçti. Durumu yine değişmedi. Bu kitabı okuyan yoktu. Bir süre sonra olanlardan babasının haberi oldu. Oğlunun üzülmesine dayanamayıp, bir milyon kitap satın aldı. Özellikle de belirtti. “Sakın benim aldığımı söylemeyin ve asla belli olmasın.” İki gün sonra bir telefon aldı bizimki. Satışların bir anda patladığını bir milyon barajını geçtiklerini söylediler. Sevinçten ayakları yere değmiyordu. Artık şüphesi yoktu, doğru yoldaydı. Hemen o akşam, yeniden oturdu koltuğuna. Yine son model bilgisayarını açtı. En özel viskisini doldurdu kadehine. Özel olarak getirttiği purosunu yaktı. Başladı yeniden yazmaya. Bir ay içinde bir beş yüz sayfa daha yazdığını fark etti. Hemen yayınevini aradı, kitabın basıma verilmesini istedi. Bir hafta içinde ikinci kitabı da çıkmış oldu. Yine görkemli bir tanıtım toplantısı ve övgüler eşliğinde başarısını kutladı. Babası bu sefer tecrübeli olduğu için, hemen oğlunun kitabını iki milyon adet satın aldı. Kitap bu sayede, birkaç gün içinde en çok okunan kitap oldu. Memleketin en büyük yazarı olup çıkıvermişti. Bir tek eksikle… Okunmayan bir yazar olarak…

Aradan birkaç ay daha geçti. Zamanı geldiğini düşünerek odasına çekildi. Tam hazırlıklarına başlayacakken babası içeriye girdi.

Ne yapıyorsun oğlum?

Yeni kitabım için işe koyulacağım baba. Yazmam gereken, anlatmam gereken çok şey var. Vakit kaybetmeye gerek yok.

Öyle mi? Oğlum sana bir şey diyeceğim.

Seni dinliyorum baba.

Oğlum! Yazma oğlum! Allah aşkına yazma oğlum.

Şaşırdı önce. Ne diyeceğini bir an bilemedi. Sonra toparladı kendini. Ve öfkeli bir şekilde sordu babasına.

Neden baba? Neden yazmayacakmışım?

Bıktım senin kitaplarını almaktan. Depolar senin okunmayan kitaplarınla doldu taştı. İşimi gücümü bıraktım senin yazdığın şeylerle uğraşıyorum. Eşek yüküyle paramız var. Git başka bir şey yap. Ya da yapma. Ye iç keyfine bak. Dünyayı dolaş. Ama ne olur yazma oğlum.

Öfkeden çileye dönmüştü bizimki. Elleri titriyordu sinirden.

Demek benim kitaplarımı alan sendin baba? Sana inat yazmaya devam edeceğim. Ve sonunda mutlaka başaracağım.

Sen bilirsin. Ancak şunu bil ki, sonuçlarına artık sen katlanacaksın.

O gece hiç uyumadı. Bütün gece düşünüp durdu. Ne eksikti? Nerede hata yapmıştı? Nasıl başaracaktı? Ya da başarabilecek miydi? Bu kadar yalanın içinde doğruyu nasıl bulacaktı?

Birinci Bölümün Sonu

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.