Son Durak (Ahlaki Yozlaşma)
Rahmetli Süleyman Demirel, katıldığı bir programda enflasyon sorunu ile ilgili, son derece önemli sözler sarf etmişti. Özetle şöyle diyordu Demirel; “Enflasyon; insanın sadece cebindeki parasına göz dikmez. Ahlaki değerlerine de göz diker. Ve sonunda, enflasyon belası toplumların ahlaki değerlerini tarumar eder.” Çok haklıydı Demirel. Kimse bundan bir ders çıkarmamıştı ne yazık ki. Bu konuşmanın ardından, Türkiye defalarca ekonomik krizlerle boğuştu. Şu anda da böylesi güçlü bir bela ile uğraşıyor. Ve işin en acıklı yanı, kimse krizin nelere gebe olacağının farkında değil. Türkiye amansız bir şekilde yozlaşıyor. Emeksiz üretmenin, kolay yoldan para kazanmanın derdine düşmüş durumda. Yoksul kesimde ise, eve para götürmenin yolları aranıyor. Haliyle de bir müddet sonra, illegal yollara sapılıyor. Eve para götürmek zorunda olan bir birey, bu parayı bulmaya mecburdur. Bulmadığı takdirde, pamuk ipliğine bağlı olan bütçesi sarsılır ve gerisi de çorap söküğü gibi gelir. Okuyan çocukları, doğru düzgün beslenmek ve hayatta kalabilmek için, durmadan para kazanmak mecburiyetindedir. Başka bir yolu veyahut şansı yoktur. Peki, olması gereken para gelmiyorsa, o zaman ne yapacaktır? Kaçınılmaz son, gelir işte o zaman. Ahlaki değerler yozlaşmaya başlar. İllegal yollar, doğru bir yol olarak görünmeye başlar. Kimse fırından ekmek çalmak istemez. Buna tenezzül etmek durumunda kalmak istemez. Ama mecbursa, fırını bile çalar.
Seri katillerle yapılan birçok röportajda, birçoğunun şöyle bir açıklaması olmuştur. İlkinden sonra, bir insanı öldürmek giderek basitleşiyor ve buna alışıyorsun.
Alışmak eylemi, ahlaki değerlerin çöküşünün son kısmıdır. Bundan sonra, bunu düzeltmek neredeyse imkânsız bir hal alır. Bütün hırsızlıklar sıradanlaşır. İlk olaylarda çıkan sesler, cılızlaşır. Ve sonunda şuna dönüşür. “Çalıyor ama iş yapıyor.”
Artık bambaşka bir dünyada yaşıyoruz. Değiştik, garipleştik. Dünyayı döndüren asal güç, ekonomidir. Bir ülkeyi, savaş yoluyla yıkmak zaman kaybıdır ve sana olan parasal kaybı, kendi ekonominin bozulmasına neden olur. Onun yerine daha fazla ekonomik atılımlar yapıp, bir ülkeyi sana muhtaç hale getirmek, daha basit ve daha anlamlıdır. İsrail’in bütün dünyaya yaptığı şey de budur. Yalnızca 6 milyona yakın nüfusa sahip olan bir ülke, her dediğini yaptıracak konumundadır. Geriye kalanlar ise, ondan nefret etmesine rağmen hiçbir şey yapamaz durumdadır. Yalnızca kınayarak hareket eder. Kınama yoluyla, bir ülkeyi yok edemezsiniz. 50 yıldır terörü bu yolla bitirmeye çalıştık, olmadığını da gördük. Üstelik defalarca…
Sözü; öze indirgemek gerekirse, enflasyon belası muhakkak en kısa zamanda normale dönmek zorundadır. Aksi takdirde giden tek şey, cebimizdeki para olmayacaktır. Ahlakımız, değerlerimiz, inançlarımız, hatta ülkemiz bile elimizden uçup gidebilir. O nedenledir ki; bir ülkeyi yok etmek ya da yeniden var etmek salt ekonomiyle olur.