Sihirli kapı (Büyüklere aşırı gerçekçi masallar)
İkinci Bölüm
Bir anlamı yoktu Mehmet için hayatın. Ölmek de, kalmak da, yaşamak da hepsi birdi. Böylesi bir anlamsızlığa girince insan ruhu, korkusuz olmak kaçınılmaz oluyordu sanırım. Mehmet için de böyle oldu. Korkmuyordu hiçbir şeyden. Karanlıktan, insandan…
Önce yirmi kişilik büyükçe bir koğuşa verdiler onu. Cinayetten girdiği ve hiç konuşmadığı için mahkûmlar istemsiz çekiniyorlardı ondan. O nedendir ki pek ilişmiyorlardı ona. O da kendi halinde sessizce oturuyor, sürekli bir şeyler düşünüp duruyordu. Kimse bilmiyordu ne düşündüğünü, neyin hayalini kurduğunu, ya da bir hayali olup olmadığını. Bana kalırsa sessizce ölümün onu bulup, yanına gelmesini bekliyordu.
Günlerden bir gün, içtiği çayın parasını vermediği için hırsızlıktan içeri girmiş birisini fena şekilde dövdüler, koğuş ağasının adamları. E hapishane bile olsa oranın da bir düzeni vardı. Yaşam düzensiz olmazdı. Mehmet gözünü bile kırpmadan, öylece durup boşluğa bakmaya devam etti. Olaya hiç karışmadı. Bunu fırsat bilen koğuş ağası, pısırıklığından sıyrılıp, istediği gibi at oynatmaya devam etti koğuşta. Artık sakınacağı bir şey kalmamıştı.
Bir gece hiçbir şey yokken, herkes mışıl mışıl uyurken, sessizce yerinden doğruldu Mehmet. Çay ocağına geçip su kaynattı. Sonra çaydanlığa sıcak suyu doldurup oradan ayrıldı. Yüzünde yaşama dair küçücük bile iz yoktu. Ceset kokuyordu ruhu. Usulca ağanın yatağına sokuldu. Bir müddet adamın yüzüne baktı, sonra da çaydanlığı adamın yüzüne boca etti. Çığlıklar ve acı içinde uyandı uykusundan koğuş ağası. Çığlıkları, bütün hapishane koridorlarında yankılanıyordu. Mehmet adamın yüzüne tükürüp kendi yatağına geçti. Yeniden düşüncelere daldı. Birkaç dakika sonra gardiyanlar geldi koğuşa. Apar topar Mehmet’i alıp götürdüler. Koğuş ağası da doğrudan hastaneye götürüldü.
Bir daha ağayı da, Mehmet’i de görmedi koğuş. Söylenen odur ki; ağa bir hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra ölmüş. Mehmet’i de başka bir hapishaneye sürgün olarak göndermişler. Dilden dile anlatılmaya başlanmıştı Mehmet’in hikâyesi. Artık o; eski, sakin, sessiz, zavallı Mehmet değildi. Ve bir daha da olmayacaktı.