Ölüm üzerine konuşmalar

Yayınlama: 09.01.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Bundan yüz sene sonra tebessümün bile unutulacak. Suretin, toprağın içinde kaybolacak. Üstüne basıp geçecekler ne sen ne de onlar bunun farkında olmayacak. Bak etrafına! Caddeler, kafeler, kütüphaneler, parklar, yollar, ölümsüzlük hayali kuran insanlarla dolu. Ve hepsi ölecek.

Peki ne yapmalı? Öleceğiz diye yaşamdan vaz mı geçmeli? Bırakmalı mı kendini zamanın nehrine? Bir köşede sessizce eceli mi beklemeli? Söylesene dostum, ne yapmalı?

Diyelim ki ölümü beklemedin. Diyelim ki harika bir yaşam sürdün. Onurlu, şerefli, harika bir yaşam. Özgürce dolaştın dünyanın dört bir yanını. Sözlere takılmadan, ayrılıklara aldırmadan. Nefes almayı bile bir hediye olarak gördün. Sonra ne olacak? Ölüm döşeğinde, mutlu bir şekilde öleceğini mi sanıyorsun? “Onurlu yaşadım en azından” tesellisi, yetecek mi sanıyorsun bu ayrılığa? Sana iyi gelen, önemli olan, değerli olan her şeyi geride bırakmak, üzmeyecek mi seni? Yok olacak olmanın nesi güzel be dostum.

O kadar karamsarsın ki, seninle nasıl konuşulur bilemez oldum. Çaresizce söylediklerine bir yanıt arıyorum. Ancak öylesine derin bir boşluk var ki sözlerinde ne desem dolmayacak, tamamlanmayacakmış gibi geliyor.

Ben de onu demeye çalışıyorum sana. Tamamlanınca hep eksik kalacak bir şeyler.

Yapma dostum, lütfen yapma. Kendine de insanlara da haksızlık etme. Gerçeği bildiğini sanıp kendini önemliymiş gibi, yaşamın sırrını bulmuş gibi hissetmekten, davranmaktan vazgeç artık.

Ben mi yapıyorum tüm bunları? Ben sadece…

Sen sadece haksızlık ediyorsun bin yıldır doğan güneşe. Haksızlık ediyorsun, üç kuruş kazanıp çocuklarına çikolata aldığı için mutlu olan adama. Haksızlık ediyorsun, sevdiği adam için bütün hayatını yok sayan onurlu kadına. Haksızlık ediyorsun, ondan sonra gelecek nesillere, zeytin ağacı diken amcaya. Bir gülümsemeyle, bütün dünyanı güzelleştirmeye muktedir olan çocuğa. Kedilere, köpeklere, kuşlara, doğaya haksızlık ediyorsun. Ölecek olmanın nesi kötü? Sonsuza kadar yaşamayı herkes ister ama gerçek bu değildir. Kimse sonsuza kadar yaşamayı göze alamaz. Aklını yitirirsin sonsuzlukta. Sonsuza kadar düşmek gibi, sonsuza kadar aynı yerde uyanmak gibi. Bunun nesi güzel! İnsan geçmeli sadece bu evrenden. Geçerken de izler bırakmalı, aynı yoldan yürüyecekler için.

Söylesene, içinde bir yerde itinayla sakladığın bu mutluluğu, nasıl olup da bugüne kadar getirebildin? Nasıl olup da çıkabildin bu labirentten?

Bunun çok basit bir cevabı var dostum.

Nedir?

Aynaya değil göğe baktım.

Sonra ikisi de sustu. Sabah olmak üzereydi. Kırdılar aynaları. Yüzlerinde küçük bir tebessümle göğe baktılar uzun uzun…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.