Manifesto

Yayınlama: 15.11.2024
Düzenleme: 15.11.2024 09:33
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Yirmi yaşımdan bu yanadır hep evlenmek istedim. Bir kız çocuğum olsun istedim. İri gözlü, hafif tombiş… Akşam yorgun argın eve geldiğimde, kapıyı o açsın istedim. Hasretle sarılıp ona, günün bütün yorgunluğunu üzerimden atmak isterdim. Hiçbir zaman olmadı. Olmaya yakın, herhangi bir şey bile olmadı. Uzunca bir süre çirkin oluşuma bağladım tüm sorunu. Sonra bunun saçma bir şey olduğuna kani olup, başka sebepler aramaya koyuldum. Sonra saflığım, çabuk güvenmem, insanları tanıyamam gibi nedenleri uygun buldum kendime. Bunun da geçerli bir neden olmadığını, kısa bir süre sonra anlayacaktım. Öyle de oldu. Saf filan değildim. Herkes gibi, yeri geldiğinde “anasının gözü” olup çıkıveriyordum. Yaş ilerleyip kırklı yaşlara gelince, sorunun asıl kaynağının ekonomik unsurlar olduğuna inandım. Her anlamda güçsüzdüm ve evlenmeye yeterli değildim. Sevdikten sonra, bir göz oda yeter yalanlarına inanmıyordum. Bana, romantik bir film sahnesi gibi geliyordu hep. Büyük konuşmuş olacağım ki, sonunda kör kütük bir romantik oldum. Şiirler, şarkılar yazdım. Öyküler yazdım sürekli. Hayalini kurduğum kadın ruhlarıyla, sayfalarda buluştum. Bu bir gerçeğin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Yalnızdım… Dibine kadar, sonuna kadar, yalnızdım…

Yalnızlık, kendi isteğin dışında olunca iğrenç bir şey. Kendine zaman ayırmakla ilgili olan yalnız kalmaktan bahsetmiyorum. Ben kimsesizlikten doğan yalnızlıktan bahsediyorum. Kimsem yoktu. Niye bilmiyorum insanlardan korkuyordum. Hümanizmi, bir yaşam felsefesi olarak hayatının ortasına yerleştirmiş olan ben, insanlardan garip bir şekilde korkuyordum. Ne kadar korkarsan, onunla bir şekilde sürekli yüzleşirsin. Çünkü yaşamın kendisi, düşüncelerden ibaretti. Bu yüzden de sürekli, kötü insanların ortasında buldum kendimi. Giden ömrümdü, giden aklımdı, giden iyi yanlarımdı, giden güvenimdi…

Yalnız kalınca ve konuşacak kimseyi bulamayınca, bu sefer kendine yöneliyorsun. Çok tartıştım, çok kavga ettim kendimle. Bazı sohbetlerimiz günlerce sürdü. Sonunda anladım neden olmadığını. Ben kendimi sevmiyordum. Kendimden nefret ediyordum. Salt bugün değil, çocukluğumdan beri devam ediyordu bu. Türlü bahanelerle sorunu, başka bir yöne çekmiş olsam da, neden buydu. Kendini sevmeyen birinin, sevilmesi mümkün değildir. Ruhlar birbirini anlar hemen. Zira kendini sevmeyen birinin düşüncesi hep olumsuzdur. Olumsuzluk ise, seni dipsiz bir hüzne sürükler. Sonunda da, kabullenirsin kendi gerçeğini. Öyle yaşamaya başlarsın. İlaçlardan, türlü vitamin haplarından destek alarak hayatına devam edersin. Kendini sevmeyen birinin, başka birisini gerçek manada sevmesi de mümkün değildir. Sevmeyi bilmeyen birisi, nasıl sevsin ki?

Ne kazandıysam kaybettim. Ne anladıysam, sonunda yitirdim. Ne kadar kaçsam kendimden, suretimle kendime geldim. Sorularım, yanıtlarıma yetmedi. Ağlamak hiçbir şeyi değiştirmedi. Yok saymak, varlığa engel olmadı. Şimdi uyanmak vakti…

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.