Lale Devri (İsraf )
Lale devrini bilir misiniz? Bilmeyenler için kısaca anlatayım. Osmanlı İmparatorluğu, usulca ve derinden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Pasrofça yenilgisi, durumun ehemmiyetini daha da önemli bir hale getirmişti. Sultan III Ahmet, saray yetkililerinden bir rapor sunmalarını istedi. Avrupa giderek gelişiyor ve güçleniyordu. En az onlar kadar güçlü olmalıydık. Eğer olmazsak, yok olmak tehlikesi baş gösterecekti. Raporlar sunuldu, incemeler yapıldı ve yenilenme, modernleşme faaliyetleri resmen başlamış oldu. 1718-1730 yılları arasında süre gelen bu yenileşme çalışmaları, Osmanlıyı daha da güç bir duruma sokacaktı. Dönemin saray halkı, yeniliğin ancak güç gösterileri, şaşalı, devasa yapılarla oluşabileceğini düşündüler. Bu büyük bir hataydı. Paralar savrulmaya başlandı. Hollanda’dan laleler getirildi. İstanbul’un birçok yerine bunlar yerleştirildi. Çeşmeler, büyük binalar yapıldı. Avrupa gibi olma hayali hüsranla sonuçlanacaktı. Nitekim de böyle oldu. Halk giderek yoksullaştı. Saray ekonomisi, giderek çöküş dönemine girdi. Büyük bir hüsranla da “Lale Devri” bitmiş oldu. Yani anlayacağınız, olan yine sıradan halka olmuştu. Hiç kullanmadığı yerler, hiç kullanmadığı laleler yüzünden halk fakirleşmişti.
Şu an yaşadığımız dönem, tastamam Lale Devridir. Bir tarafta lüks hayatlarına, daha da lüksler katarak yaşayanlar, bir tarafta ise yoksulluktan ölen çocuklar. Aradaki uçurumu, varın siz tahayyül edin. İsraf mekanizması; bütün yönetimler tarafından kopyalanarak, diğerlerine geçmiş vaziyettedir. Yerel yönetimler dâhil, kimse buna dikkat etmiyor, önemsemiyor. Az olan paramız, sırf bir daha seçilmek için çarçur ediliyor. Büyük konserler, duvarlara asılan şaşalı posterler, nereye harcandığı bilinmeyen yüksek bütçeli paralar… İşin en acıklısı da; israfı savunanlar da, israfı eleştirenler de aynı yoldan gitmeye devam ediyor. Başarıya giden her yol mubahtır düşüncesi; her yere, her şeye hâkim olmuş durumda. Bizim paramızı, şeffaf ve en iyi şekilde harcaması gerekenler, bunu yapmayıp israfı önleyecek politikaları da, bizim yapmamızı bekliyorlar. Sineğin yağını çıkarmaya çalışıyorlar. Tarih sürekli tekerrür ediyor ve biz insanoğlu, ne yazık ki bundan hiçbir zaman ders çıkarmıyoruz. Çünkü artık kimse, kendisinden başka kimseyi düşünmüyor. Bir tek “ben” var insanlar için. Kendi çıkar arkadaşlarının dışında, kimsenin onlar için bir önemi yok. Bir anlamı yok. Bir artısı, geliri yok. Oysaki sıradan halkın istediği tek şey, yoksulluktan ölmemek. Onu da beceremiyoruz ne yazık ki. Uçurumlar, usulca sonsuzluğa doğru sürükleniyor. Hep söylediğim bir şey var. Kâinatın özü dengedir. Denge bozulursa, son da yaklaşmış olur. Ülkemizdeki asal sorun budur. Denge yok olmuş durumdadır artık. Bunun sonu görkemli bir yok oluştur.