İtiraf
Ömrünün kırk küsur yılını, iyi bir insan olduğunu sanarak geçirdi. Ona göre; kimseye zararı dokunmayan, iyi olmaya çalışan, çabalayan, kimseyi kandırmayan, aldatmayan, yüreği sevgi dolu birisiydi.
Kim bilir belki de öyleydi. Ya da öyle olduğuna inandırmıştı kendini. Bu seçenek hiç aklına gelmemişti. Hepimiz gibi…
İnanmışlık, her zaman doğru kapıların anahtarı değildir. Neye inandığın, çok daha önemlidir yaşam önünde.
Fazla arkadaşı, dostu yoktu. Neredeyse hiç kadardı hepsi. Kimsesizliğini, anlaşılması zor bir insan olmasına yoruyordu. Yine kılıfını bulmuştu anlayacağınız. Gerçekçiydi, dürüsttü, sevgisini de nefretini de tastamam belli ediyordu. Bu yüzden de insanlar ondan kaçıyordu. Kendini inandırdığı gerçek buydu. Ne acıklı oysa? Acaba gerçekler, kimin işine gelmiyordu? Bu soruyu hep es geçmişti. Biz insanlar kadar bahanesi çok başka yaratık yoktur. Haliyle, onun da bizlerden bir farkı yoktu. Koca bir yalan çevreliyordu hayatını. Tutarsızlığını, içinde barındırdığı öfkesini bastırmak, engellemek için sürekli yalan söylüyordu. Bu yalanlar zararsız olduğu için de sürekli korkusuzca tekrar ediyordu. Aslında en büyük zararı kendineydi. Ya farkında değildi, ya da farkında olmayı istemiyordu. Örneğin ömrü boyunca hiçbir kadını aldatmadı. Ama hayatına giren birçok kadını, canından bezdirmekten de geri durmadı. Hep gideni suçladı. Kalan sonuna kadar haklıydı. Onun için aşk, her ne olursa olsun kalmaktı. Her şeye, her olumsuzluğa dayanmaktı. Oysa bu aşk değildi. Bu olsa olsa esaretti.
Bir gece çokça sarhoş olduğu bir anda, var gücüyle düşündü. Bütün ömrünü, zorlu bir sınava tabii tuttu. Korkusuzca ve canını yakacağını bile bile sorular sordu ruhuna. Bu bir kırılmaydı. Bir kopuştu yalanlardan. Gerçeğe uzanan bir köprüydü. Sırat köprüsü denilen şey aslında buydu. Gerçeği yüzüne haykırmaktı…
Gece bittiğinde, sabah olduğunda, ışık yüzüne vurduğunda bambaşka birisi olmuştu artık. Her şeyin farkındaydı. Farkında olmayı biraz garipsedi önce, ama sonra alıştı. Ömründe ilk kez alışmak, hoşuna gitmişti. Tadını çıkardı önce, sonra kalanlara göstermek için harekete geçti. Biliyordu ki, dünyanın en kötü insanı artık kendisiydi. Hepimiz gibi… İyi olmak sadece bir mücadeleydi. Doğumda ölüme kadar… Yaşam amacımız, ölümü hak etmek içindi yalnızca.