Issızlığın Başlangıcı (Son Bölüm)

Yayınlama: 11.11.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Buradan dönüş yoktu. Her şey olacağına varmak üzereydi. Ve ilginç olansa, artık korkmuyordum. En ufak bir tedirginlik bile duymuyordum. Olanlardan ve olacak olanlardan korkmuyordum. Sesler çoğalmaya başladı. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı. Bu ıssızlığımın son günüydü. Ya güneş doğacaktı, ya da sonsuzluk başlayacaktı.

Herkesten önce o geldi. O… Tek sırdaşım, tek arkadaşım, tek dostum. Meryem… Benim bu zindana gelişimden, yaklaşık bir yıl sonra geldi Meryem. Köy baskınında esir düşmüş.  Apar topar buraya getirmişler. Onun ıssızlığı da, o gün başlamış olmuştu böylece. Geldiğinde henüz 16 yaşındaydı. Ay ışığa kadar güzeldi. Narindi. El değmemişti. Tertemizdi. Merak buyurmayınız, hala da tertemiz.

Herkesten önce o geldi. Kapıyı açıp, “acele et” dedi. “Acele et, seni buradan kaçırmamız gerek. Yoksa bu şerefsizler, seni öldürür.” Kundaktaki çocuğuma bakarak; “Onu da”… dedi…

Hızlıca odadan çıktık. Koşarak aşağı inip, kilere geçtik. Bir müddet burada saklandık. Çocuğumun ağladığı duyulmasın diye, sürekli elimle yüzünü tutuyordum. Ölüm, tüm soğukluğuyla tenimizde dolaşıp duruyordu. Kırık pencereden, önce benim atlamamı istedi. Binlerce kez hayır desem de dinlemedi beni. “Ne diyorsam onu yap” diye bağırdı. İner inmez çocuğumu bana uzattı. Onu alıp sıkıca sarıldım. Meryem son kez yüzüme gülümsedi. “Hepimiz için özgür ol ablacım.” Son sözü buydu. Odanın içine doğru koştu. Dört el silah sesi geldi.

Ah Meryem. Ay ışığı yüzlüm. Masumluğun kraliçesi. Senin için başaracağım. İstemediği hayatları yaşamak zorunda bırakılan, bütün kadınlar için başaracağım.

Ardıma hiç bakmadan dakikalarca koştum. Saatlerce yürüdüm. Ölüm değildi artık beni korkutan. Ya başaramazsam korkusuydu. Hiç ardıma bakmadan, sadece yürüdüm.

Şimdi başladığım yerdeyim. Issız bir yerin, ıssız bir köşesinde bekliyorum. Uzakta, çok uzakta yanıp sönen ışıkları seyrediyorum. Oraya varır mıyım bilmiyorum. Varınca ne olacak, onu da bilmiyorum. Uykum var. Uyuyup, sonsuzluğa uyanmak istiyorum.

Uyumadı Leyla. Başarmak için inatla yürüdü. O uzaktaki, yanıp sönen ışıklara ulaşıncaya kadar yürüdü. Bunca acıdan sonra, sonunda özgürlüğüne kavuştu. Yeniden Suriye’ye döndü. Oradan da bir gazetecinin yardımıyla, sığınma talebiyle İngiltere’ye geçti. Bildiği her şeyi, onu dinlemek isteyen herkese anlattı. Çeşitli insan hakları derneklerinin, kadın örgütlerinin sempozyumlarına konuşmacı olarak katıldı. Anlattıkları sayesinde, esir kamplarına baskınlar yapıldı ve yüzlerce kadın kurtarıldı. Oğlu şimdi sekiz yaşında. Annesiyle birlikte mutlu bir hayat sürüyor.

NOT: Aslında bu hikâye böyle bitmiyordu. Zira böyle bitmesi, ne yazık ki gerçekle pek bağdaşmıyor. Ama hiçbir mazluma, böylesi bir sonu layık görmediğim için değiştirdim sonunu. Siz, mutlu sonla bitiyor diye bilin. Öyle inanın. Çünkü inanmaktır aşk.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.