Geç kalmış bir aşk öyküsü

Yayınlama: 12.01.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Bugünü de sayarsak tam dokuz yıl oldu.  Kalbimi bir etin üzerinden sıyırıp, ardıma bakmadan gideli. Son sözüm; “Söylesene, nasıl kıydın ruhuna” olmuştu. Zaman bütün yaraların merhemi, bütün acıların şifası… Bitmez dediğin ne varsa öyle ya da böyle bitiyor. İzler bırakıyor evet, ama geçip gidiyor. Bu sabah dünyanın küçük olduğunu bir kez daha anladım. Sabah kahve içmek için her zaman gittiğim yere gittim. Orta şekerli Türk kahvesi eşliğinde kitabımı okumaya koyuldum. Pek etrafıma bakmak adetim değildir. Ama bir şey oldu, tam karşımda oturan kadına gözüm kaydı. Kalbim hızlıca çarpıyordu. Sanki karşı şehirlerden duyuluyordu kalp atışlarım. Evet, oydu. Tastamam o… Sanki dokuz yıl önce, ruhumun herhangi bir yerine süpürmüştüm ona olan duygularımı, onu görünce yeniden kapılar açıldı. Üstüme döküldü anılar, hatıralar, sevinçler, mutluluklar, mutsuzluklar… Koca bir yaşam yanaştı limanıma. Demir attı karanlığıma. Deniz feneri yandı, ışıl ışıl parladım.

 Ne işi vardı burada? Neden gelmişti? Şimdi her şey kaldığı yerden yeniden mi başlayacaktı? Aynı acılar tekrarlanacak mıydı? Yo, bunu istemiyorum. Buna artık gücüm yok. Yaşlandım ve aklandım. Bu sessizlik, onun yerinden kalkması ile bozuldu. Upuzun siyah saçlar, kocaman iri gözleriyle bana bakıyordu. Hala çok güzel! İnsana, cennete inanmaktan başka bir şans vermiyor. Biraz zayıflamış sanki. Yanakları çökmüş. Geliyor! Geliyor! Geliyor!

Nasılsın?

Bilmem. Uzun zamandır sorumuyorum bu soruyu kendime.

Doğru. Uzun zaman oldu

Gel sen, onu bana sor.

Kilo almışsın.

En çok korktuğun şeydi değil mi? Şişkonun birisi olmam. Neyse ki buna tanıklık etmedin. Zayıf, kültürlü, yakışıklı bir adamla evlendin.

Eski defterleri açmaya gelmedim buraya.

Niye geldin öyleyse? Sahi neden geldin?

Burada bir işim vardı. Seninle karşılaşacağıma ihtimal bile vermezdim.

Ama karşılaştın.

Öyle. Dokuz yıl geçti. Tam dokuz yıl. Ancak görüyorum ki gözlerinde öfkeden başka hiçbir şey yok.

İyi neyim varsa alıp gittin. Geriye öfkem kaldı sadece.

Niye evlenmedin?

Sevmeden evlenmek huyum değildir. Ruhumu satmayı henüz başaramadım.

Benim ruhumu sattığımı mı düşünüyorsun?

Evet.

Yanılıyorsun. Ben onu sevdim. Gerçekten sevdim.

Benim koynuma girerken.

Yaptığımın doğru olduğunu savunmuyorum ki ben. Ben sadece sevdim. Günahsa benim günahım. Merak etme, onu da elime yüzüme bulaştırdım.

Nasıl?

Boşandık. Ayrıldık. Küfürlerini bekliyorum. Birazdan öfken dinmeye başlar. Ruhun soğumaya…

Bunun için bile çok geç artık. Artık yoruldum. Nefret edecek gücüm kalmadı. Sessizce yaşayıp gitmek istiyorum. Ve mümkünse yatağımda ölmek.

Keşke bir yolu…

Lütfen bu cümleyi tamamlama. Dedim ya artık çok geç. Çok geç demeye bile… Git sadece! Bir kere yaptın. Yeniden yapabilirsin.

Peki. Sen bilirsin. Seni gördüğüme sevindim. Hoşça kal!

O an, o kadar çok sarılmak istedim ki ona. Bunu kelimelerle anlatmam imkânsız. Sıkıca sarılıp boynunda ağlamak istedim. Onsuz yaşadıklarımı ona anlatmak istedim. Annesine kavuşan bir çocuk gibi savunmasız ve masum. Ama dedim ya, her şey için geç kalmıştık artık.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.