Enaniyet
Memleket olarak içinde bulunduğumuz durumu anlatan muazzam bir kelimedir. (Enaniyet) Anlamı ise şudur. Kişinin kendi çıkarlarını, bütün insanlardan üstün görmesi ve sadece kendisini düşünmesi durumu… Yani başka bir deyişle tastamam bencillik etmek de diyebiliriz. Bazen kendi kendime düşünüp dururum. “Bu ülkenin yanına bir kelime eklemek zorunda kalsaydık ne derdik diye.” Eskiden bambaşka kelimeler söyleyebilirdim ancak şu anda aklıma başka hiçbir kelime gelmiyor. Ben bu ülkenin yanına bencil kelimesini eklerdim. “Ne oldu bize” ya da “ne oldu da böyle bir duruma düştük” sorusu sosyolojik bir sorudur ve derin araştırmalar gerektirir ama usul usul hepimizin bencil olduğunu söyleyebilirim. Alışverişte, trafikte, hastanelerde, banka kuyruğunda, aklınıza gelebilecek her yerde benciliz artık. Adamını bulan işini hallediyor ve bundan da en ufak bir ayıplanma duymuyor. Hak yemek, artık bir şeyler yemek kadar şartlı refleks haline gelmiş durumda. Birçok yerde karşılaşmışsınızdır böylesi durumlarla. Örneğin hastanede, gözünüzün içine baka baka, “bir şey soracaktım” diye içeriye giren ve muayenesini gerçekleştirenlerle mesela. Burası benim iyi niyetli olarak yazdığım bir bölüm. Zira çoğunlukla gözünüzün içine baka baka hiçbir şey demeden içeriye giriyorlar ve yüzünüze sırıtarak bakıp oradan ayrılıyor. Bu küçük bir örnek yalnızca. Bu örnekleri yüzlerce binlerce olarak çoğaltabilirim. İşin kötü yanı, bencilliğimiz giderek meşrulaşıyor. Kendi çıkarlarımız, her şeyin üstünde yer alıyor. Çalışmadan para kazanmak, emek harcamadan yükselmek, kolay yoldan zengin olmak, sevmek sevilmek… Bunu düşünüyor ve istiyoruz. Çünkü sürekli sosyal medya veyahut başka mecralarla empoze ediliyor bizlere. Saçma sapan yazılmış, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan kişisel gelişim kitapları da, bu iğrenç düşünceye ne yazık ki çanak tutuyor. Dikkat edin, o kitaplar bize şunları söyler durmaksızın. “En iyi sizsiniz. En mükemmel sizsiniz. Her şeyin en iyisini, siz hak ediyorsunuz.” Niye hak ediyorum diye soran yok. Hak edecek ne yaptım diyen yok. Hak etmek için, ne kadar emek verdim diyen yok. Bu ahmakça durum şuna benziyor aslında. Reenkarnasyona inanan kişilere sorduğunuzda eskiden fakir veya vasıfsız olan yoktur. Ya kraldır ya da kraliçe. Ya büyük bir müzisyendir ya da muhteşem bir edebiyatçı. Herkesin mükemmel olduğu bir yer bir toplum olamaz. Toplumlar birbirilerini karşılıksız seven insanlardan oluşur. Toplumları yükselten topyekûn verilen mücadelelerdir. Zira öğrenme hiçbir zaman bitmez. Hiç bitmeyen bir şeyde, bir kişi nasıl mükemmel olur? Uzayın şimdiye kadar ulaşabilen sırrı için insanoğlu, beş bin yıldan fazla bir süredir uğraşıyor ve ancak bu noktaya gelebildi. Bizimse ortalama sadece yetmiş yıllık bir ömrümüz var. Mükemmel olmaya çalışmayı bırakın. Kibirden ve bencillikten uzak insan olalım yeter. Ve inanın bana insan olmak, mükemmel olmaktan daha zordur. Daha zoru da nedir biliyor musunuz? İnsan kalabilmek