Eğitim Soru Sormaktır
“Bir insanın zeki olup olmadığını yanıtlarından anlayabilirsiniz. Onun bilge olup olmadığını ise sorularına bakarak söyleyebilirsiniz. (Naguib Mabfouz)
Şahin Ali Şen
Kaliteli eğitim-öğretim; anaokulundan ilkokula, ortaokuldan liseye, lisans eğitiminden lisansüstü ve doktora eğitimine kadar geçen süreçlerde öğrencilerin soru sorma/sorabilme haklarının olması, bu haklarını verimli bir şekilde kullanabilmeleri ile mümkündür.
O zaman soralım: Öğrencilere derslerde yeterli soru sorma hakkı veriliyor mu, sorulara ciddiyetle cevaplar veriliyor mu? Ben bu soruya soru işareti koyuyorum.
Eğitim-öğretimin temel hedeflerinden biri de sorgulayan/sorgulayabilen bir nesil yetiştirmektir. Peki, eğitim süreçlerinde öğrencilere akılcı sorgulama yeteneği kazandırılıyor mu, kazandırılıyorsa eğitim sonrası hayatlarında bu sorgulama yeteneklerini kullanabiliyorlar mı?
Eğitim-öğretimin en temel amaçlarından birisi de analitik düşünme/düşündürmedir. Günlük hayatta her meslekten insanlarla karşılaşıyoruz, birlikte çalışıyoruz. Bir kısmımız yönetici, bir kısmımız da yöneticilerin idaresi altında iş yapıyoruz. Soru şu: Hem çalışanlar hem yöneticiler sorunla karşılaştıklarında analitik düşünceden ne kadar yararlanıyorlar, yoksa duygusal akılla mı sorun çözmeye çalışıyorlar?
Eleştiri geliştirir. Güzel tespit değil mi? Eğitim-öğretim sistemimiz, eleştirel akıl/düşünce kazandırıyor mu, öz eleştiri kültürü aşılıyor mu? Yoksa en küçük eleştiri de ‘senin yaşın kadar kitap okumuşluğum var ya da senin boyun kadar kitaplarım var’ cevapları veren tipler mi yetiştiriyoruz?
Eğitim-öğretimin olmazsa olmazlarından biri de problemleri tespit etme, teşhis koyabilme, çözümler üretebilme yeteneği ve becerisi kazandırmaktır. Bu beceri ve yeteneklerini yenilikçi düşünce ile geliştirebilmek, sorun çözme kapasitesini artırabilmektir. Bu da farklı bakış açıları edinebilmek, farkındalıklar oluşturabilmekten geçer.
Yeri gelmişken bir soru daha soralım: Bugün toplumun karşılaştığı sorunları doğru tespit edebilen, doğru teşhisler koyabilen, doğru tedaviler uygulayabilen kaç kişi vardır? En önemlisi önleyici akılla sorun çıkmadan önlem alabilme kapasitesine sahip kaç yönetici vardır? Sonuçta hepimiz mevcut eğitimin çıktısıyız, ürünüyüz. Bizim kalitemiz neyse eğitim sistemimizin kalitesi o. Tersten bakalım. Eğitim sistemimiz orta kalite tuzağına düşmüşse, bu sistemde yüksek kaliteli insanlar yetişir mi?
Eğitim-öğretim; dokunduğunu, gördüğünü, okuduğunu anlama, anladığını anlamlandırma, anlamlandırdığını anlatabilme bilinci üretebilmektir. Bütünleri parçalara ayırabilmek, parçaları birleştirebilmektir. Yani sentez ve analiz yapma yeteneği kazandırmaktır. Anlama kısmını bilmem ama anlamlandırma noktasında çok zayıf olduğumuzu söyleyebilirim.
Kitaplar okuduk, tarihi mekanlar gördük; zihnimize bilgiler ve görseller yükledik. Hadi diyelim, bu bilgilerin ne anlama geldiğini de anladık ve anlamlandırdık. Peki, bu anladığımız/anlamlandırdığımız bilgileri zihni birikimlerimizin ışığında yorumlayıp yazıya aktarabiliyor muyuz? Yoksa 20 yılın sonunda yazma becerisi ve yeteneği elde edememiş bir nesil mi yetiştiriyoruz?
Yazmanın sırrı; çok okuma, nitelikli dinleme, anlama, anladığını anlamlandırabilme ve yazma eylemini sürekli hale getirmektir. Az da olsa sürekli yazmaktır. Günlük tutmak kısmen bu devamlılığı sağlayabilir.
Eğitimin-öğretimin temel hedefleri bunlarla sınırlı değil. Uyumlu ve takım çalışması yapabilme, teknolojik gelişmeleri takip edebilme ve kullanabilme, birkaç yabancı dil öğrenme, sosyal sorumluluklar alabilme, erdemli hareket edebilme de eğitim-öğretimin hedefleri arasındadır.
Başlığımız soru sormak. Gelecek yazılara ayak olması için genel bir soru sorayım.
Eğitim-öğretim sistemimizin bulunduğu yerden memnun musunuz? Bu sorum; velilere, öğrencilere, öğretmenlere, eğitim yöneticilerine…
Birkaç da özel sorum olacak.
Milli Eğitim Bakanı/bakanlarının eğitim-öğretim sistemine doğru liderlik yaptığını düşünüyor musunuz?
Bakan yardımcılarından genel müdürlere, il eğitim müdürlerinden ilçe eğitim müdürlerine, okul müdürlerinden müdür yardımcılarına öğretmenlerle, öğrencilerle ve velilerle doğru ilişki kurduklarını inanıyor usunuz?
Son soru. Velilerin eğitim-öğretim sürecine olumlu katkı yaptığını düşünüyor musunuz?
Ben de uzun süredir yazı yazmadığım için paslanmışım. “Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı” tespitini yapan Sadi Şirazi’nin izini takip ederek bol sorulu başlangıç yaptım. Bol cevaplı ve çözümlü yazılarda buluşmak dileğiyle…