Anlamlı anlamsızlık
Ömrümün yarısı “ona ben ne yaptım” ile geçti.
Diğer yarısı da “şimdi ben ne yapacağım” ile geçiyor.
Yağmurum bazen yağıp, bazen yağmasa da ruhum hep bulutlu.
Gri bir yaşam sürüyorum kendimi bildim bileli.
“Anda kal” diyor havuz kenarlarında oturanlar.
Benimse, kaçıp gidesim var çok uzaklara,
Herşey sizin olsun deyip.
Ne cennette gözüm var,
Ne de cennetin bana sunduklarında.
Bir parça huzur istemiştim oysa…
O da olmadı.
Zaten ne oldu ki, var olmam dışında.
Artık bir anlamı yok, anlamlı olduğu düşünülen herşeyin.
Işığın, güneşin, yalnızlığın, şiirlerin…
1950’lili yılların sıcak bir gülümseyişiyim şimdi,
Eski bir fotoğrafta yok olmayı bekleyen.
Sarı hayatlara dokunuyorum usulca.
Huzurlu olduğumu sandığım bütün anlar,
Göçük altına kalmış, yerine çok katlı gökdelenler dikilmiş.
En yukarıda sen, en aşağıda ben.
Bakışıyoruz sessizce,
Yıllar kaybolup giderken.
Ve ben, gecenin ayazını içime doldurup,
Bir şiir daha yazıyorum gelmeyişine…
Çürüdüm, ama alıştım artık sensiz ölmeye…